DEM Parti’den Dışişleri Bakanı Fidan’a: Türkiye, Suriye’de bu sefer ne arıyor?
DEM Parti, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Suriye ile ilgili açıklamalarına tepki gösterdi.
Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, MYK toplantısı devam ederken kameraların karşısına geçerek gündeme dair açıklamalarda bulundu. Toplantının Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler hakkındaki değerlendirmelerle başladığını ifade eden Doğan, “Suriye’deki bu karmaşık tabloda Türkiye’nin nasıl bir rolü oldu? Türkiye, Suriye’de bu sefer ne arıyor? Hakikaten Fidan’ın dediği bir normalleşme furyası başlayacaksa ki böyle bir furya aldı başını gidiyor ‘normalleşme’ diyerek bir normalizasyonun olmadığını son aylarda hep beraber görmüyor muyuz” diye konuştu.
Filistin’e yönelik saldırılara da değinen Doğan, “Gazze’den Amediye’ye kadar her yanı savaş ve çatışma hali sarmış durumda. Bundan Türkiye’de çok ağır ekonomik maliyetlerle, siyasal sonuçlarla ve ne yazık ki can kayıplarıyla, ağır bedellerle etkileniyor” dedi. “İmralı’da süren tecrit, hapishanelerin durumu, hasta tutsakların hali, kayyum politikaları değişmeyen gündem konularımızdı” diye konuşan Doğan özetle şunları söyledi:
ADALET VE SAĞLIK BAKANLIKLARINA ÇAĞRI: Ben dün Sincan Ceazaevi’nde bazı tutuklu arkadaşlarımızı ziyarete gittim. Cezaevi gözlem ve idare kurullarının yaşattığı zulmü bir kez daha dinledim. Bu bile hapishanelerin durumunun artık ne kadar kritik bir hal aldığını biz kez daha gösteriyor. İmralı’da sayın Öcalan’a uygulanan ve yalnızca onunla sınırlı kalmayan; onunla birlikte tecride maruz bırakılan diğer tutukluların durumundan bahsetmişken Adalet Bakanlığı’na bir çağrı yapmak istiyoruz tekrar. Bu insan hakkı ihlalinden, insanlık suçundan vazgeçilmesi gerekiyor. Tecrit ağır bir insanlık suçudur ama İmralı Ada Hapishanesi’nde tutulanların sağlık hakları da ihlal ediliyor. Dolayısıyla Sağlık Bakanlığı’na da çağrı yapıyoruz. Orada tutulan insanların sağlık durumları bir kaygı ve endişe konusu. Buna dair bir açıklama yapmak gerekiyor.
OLMAYAN DEMOKRASİ SÜREKLİ DARBELERLE KESİNTİYE UĞRUYOR: Bugün 15 Temmuz. Türkiye geçmişten ne yazık ki dersler çıkarmak yerine aynı yöntemlerde ısrar ediyor ve bundan vazgeçmiyor. Olmayan bir demokrasi Türkiye’de sürekli bir şekilde darbelerle kesintiye uğruyor. İlkesel olarak her türlü darbe ve askeri kalkışmaya karşıyız. Demokratik zeminin bu şekilde kesintiye uğratılmasına karşı mücadele etmek için onlarca yıllardır da büyük bedeller ödüyoruz. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu şey daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok adalettir.
DARBE GİRİŞİMİ KARANLIKTA KALDI, BU YAPILARLA YÜZLEŞİLMEDİ: Her tür darbenin, askeri kalkışmanın ardında gizli saklı tutulan, bir türlü yüzleşilmek istenilmeyen bir siyasi güç olduğunu biliyoruz. Bu yapılar saklandı, saklanmaya devam ediyor. Darbe girişimi karanlıkta kaldı, bu yapılarla yüzleşilmedi. OHAL’ler çıkartıldı. Ancak bir başka darbeyle mümkün olabilecek hukuksuzluklar silsilesi yaşandı. Bugünkü rejimin tesisi için adeta yaşananlar bir fırsata dönüştürüldü. Kayyımlara yol açıldı. 15 Temmuz 2016’da yaşananlarla çıplak bir şekilde yaşananlarla çıplak bir şekilde yüzleşmek öncelikli olarak iktidarın görevidir. Bu konuda iktidarı daha açık ve şeffaf bir şekilde sorumluluk almaya ve bunların siyasi sorumlularıyla yüzleşmeye davet ediyoruz. Yalnızca iktidar değil muhalefet partileri de bunu bir demokrasi sorunu olarak ele almak yerine ne yazık ki milliyetçiliği körüklemeyi tercih ettiler ve o günden bugüne 15 Temmuz’u kendi tabanlarını konsolide etmenin bir aracı olarak gördüler.
ANKARA-BAĞDAT-ŞAM-ERBİL ARASINDA SAVAŞ İTTİFAKI OLMAMALI: Irak Kürdistan Bölgesi’nde yaşananlardan çok büyük bir kaygı duyuyoruz. Kürtler yaşadıkları tüm coğrafyalarda neresi olursa olsun varlık mücadelesi vermek durumunda kalıyorlar. Son derece meşru haklarını kullanıyorlar bu saldırılara karşı. Daha önce bu çok acı bir şekilde tecrübe edildi. Hiç kimse, hiçbir güç halkları tekrar bu kötü tecrübeleri yaşayacak günlere götürmemeli. Ankara-Bağdat-Şam-Erbil arasında kurulacak bir ittifak savaş ve çatışma ittifakı olmamalı. Eğer bir ittifak kurulacaksa bugüne kadar kurulanın tam tersine savaşa karşı, çatışmaya karşı ve halkların kazanımlarını koruyacak bir ittifak olmalı. Hiçbir güç burada yaşayan Kürtleri karşı karşıya getirmemeli. Yapılacak her hesap bu dönemde daha çok barış ve bir arada yaşam için olmalıdır. Hiçbir Kürt gücü de bu hesapların bir parçası olmamalıdır.
HALKLARIN İRADESİNE SAYGI DUYUYOR MUSUNUZ: Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıklamalarından alıntı yapmak istiyorum. Diyor ki ‘Suriye’de çok karmaşık bir tablo var ve bu tablonun tartışılmaya açılması için çok zaman lazım.’ Bir kere şunu hatırlatmak isteriz; 10 yılı aşkın bir savaş halinden bahsediyoruz. Suriye’deki bu karmaşık tabloda Türkiye’nin nasıl bir rolü oldu? Türkiye, Suriye’de bu sefer ne arıyor? Hakikaten Fidan’ın dediği bir normalleşme furyası başlayacaksa ki böyle bir furya aldı başını gidiyor ‘normalleşme’ diyerek bir normalizasyonun olmadığını son aylarda birlikte görmüyor muyuz?
Eğer siz Suriye ile ilişkilerde bir normalizasyon arıyorsanız ve gerçekten geçmişi yeniden düşünerek bunu yapacaksanız açık ve şeffaf şekilde kamuoyuyla paylaşılması gerekir. Mültecilerle ilgili Türkiye ne yapacak? Gönüllü dönüşler dahil olmak üzere nasıl bir planlama yapılacak? Suriye’de yaşayan halklar birleşik ve demokratik bir Suriye’de yaşamak istiyorlar. Siz de halkların iradesine saygı duyuyor musunuz?
(HABER MERKEZİ)